2001 Krizi Radikal Dönüşüme Yol Açtı

-
Aa
+
a
a
a

2002 yılı, büyük fedakarlıklarla ve aynı zamanda kararlılıkla sürdürdüğümüz ekonomik programla ilgili uygalamaların ve yapısal değişikliklerin tamamlandığı bir yıl olacaktır. Yaşadığımız son iki ekonomik kriz, yapısal değişimin kesintiye uğratılmaksızın tamamlanmasını zorunlu kılmaktadır. Milletçe, uzun süredir çektiğimiz sıkıntılara kalıcı çözümler getirilebilmesi, kriz sözcüğünün ekonomik ve sosyal hayatımızdan tümüyle çıkartılabilmesi, yapısal değişim çalışmalarının 2002 yılında tamamlanmasıyla mümkündür."İrademizi koyduk" 2002 yılı, Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz bakımından da hayati bir yıldır. Katılım Ortaklığı Belgesi'nde ortaya koyduğumuz taahhütlerin gerçekleştirilmesi yolunda 2001 yılında yaptıklarımız yeterli olmamakla beraber, bizim açımızdan fevkalade önemlidir. Anayasa değişikliği, Türkiye’nin otoriter demokrasiden hukukun üstünlüğüne dayalı özgürlükçü demokrasiye geçiş yolunda ileri adım olmuştur. Bu değişiklikle Türkiye, Soğuk Savaş döneminin statükosundan çıkarak, küreselleşen dünyanın gelişmiş ülkeleri arasında yerini alma yolunda iradesini ortaya koymuştur. "Hedefimiz müzakere"Türkiye’nin hedefi 2002 yılı sonuna kadar AB ile tam üyelik müzakerelerine hazır hale gelmektir. AGSP ve Kıbrıs’ta yaşanan gelişmeler, AB ilişkilerimizin önündeki çok önemli iki engeli ortadan kaldırmıştır. Bundan sonra yapmamız gereken, AB Ulusal Programı’mızda yer alan kısa vadeli taahhütlerimizin tamamını 2002’de yerine getirmek, yani uyum yasaları ile diğer düzenlemeleri süratle gerçekleştirmektir. Eğer 2002 iyi değerlendirilemez, ekonomik ve Ulusal Program’da sapma ya da gecikme yaşanırsa, AB ile iplerin tümüyle kopması tehlikesiyle karşı karşıya kalacağız. Çünkü, AB genişleme sürecine ilişkin her tartışmada ve değerlendirmede belirleyici olacak olan, Türkiye’nin aday üyelik konusunda katettiği mesafedir.Meclisin göreviEkonomik ve Ulusal Program’ın tamamlanmasında hükümete ve Meclis’e büyük görev düşmektedir. Türkiye, bu konuları 2002 yılı içinde başarıyla tamamlayabilirse, 2003 yılında dünyanın en hızlı büyüme rakamına ulaşan ülkesi olacaktır. 2002’de yapısal değişim çalışmalarını başarıyla sonuçlandırmamız halinde geleceğe ümitle bakmak için bugünden nedenlerimiz vardır. Bir süredir makro dengeler düzelmektedir. Toplumların hayatlarında karşılaştıkları bütün ciddi krizler, ya bir çöküş ve dağılmanın, ya da yeni çıkışlar yaparak güçlenmenin zeminini oluşturmuştur. 2001’de yaşanan kriz ekonomide büyük bir dönüşümün başlatılmasına vesile olmuştur. Siyaset ve ekonomi arasındaki ilişkilerin radikal bir şekilde yeniden tanzimi anlamına gelen adımlar atılmaya başlanmıştır. İstikrar programları sadece ekonomik reçetelerle başarı kazanmaz. Toplumun o programa destek vermesi için, bu programı uygulayacak olan siyasetçilere güven ve saygı duyulması gerekmektedir. "Güvensizlik var" Türkiye’de insanların, sadece hükümete, parlamentoya ve siyasetçilere değil, genel anlamda devlete ve idareye karşı bir güvensizliği söz konusudur. Güvensizlik sorununun çözümü için öncelikle parlamentodan yönetim organlarına kadar her alandaki karar alma ve uygulama mekanizmalarında şeffaflığın sağlanması gerekmektedir.Tüm alanları kapsamayan ve eş zamanlı uygulanmayan reformlar başarılı olamazlar. Bunun için biz, sadece ekonomide, idarede veya siyasette değil, bu alanların hepsinde birden, üyelik sürecinde bulunduğumuz AB kriterlerini de karşılayacak şekilde, topyekün bir yeniden yapılanmaya gidilmesi gerektiğini savunuyoruz. Bu yeniden yapılanma için gereken siyasal ve toplumsal mutabakatı bir an evvel sağlamak ve uygulamayı da en kısa zamanda başlatıp sonuçlandırmak zorundayız. Türkiye’nin birikiminin bu krizin aşılmasına yeteceğine inanıyoruz.

Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz

(03 Ocak 2002, Milliyet Gazetesi'nde yayımlanmıştır.)